bir tür fener pembe yanaklı Sourire étoilé éclaire les entrailles dantel yüz süt serpilir omuza karşı hassasiyet kedi senin boynuna sarılır. yapraksız ağaç le rouge ronge les lèvres küçük kuru çekirdek bakışın yakaladığı çözülmüş saç olgun bir göbek ile kızıl saçlı kaşıntı sunaktan önce giyilecek iyi kızların sesi sarkan opak camlar bir kucaklama ile kumun üzerinde diz çök yüzü aşağı dönük taş olmak için ağlamak göklerde yıldızlı kazık d'une gymnopédie.
Kızım küçüğüm benim sonsuz çocuğum karmin geri yaban mersinli çocuğum annesinin rahminden kopardığım. sonra kardeşim geldi. Ve kaleyi terk ettim başka bir adamın arzusuyla sadece dağınık uzuvları tutmak kimin vücudunu yeniden oluşturdum düşmüş Osiris birkaç hafta sonu bilmediğim için üzgünüm ısıyı şöminede tut işe yaramaz ellerimde ince toz que le vent porteuzun pişmanlık koridoruna. Sonra bronz kapılar açıldı soğuk duvarlarda bazı kanlı izler ilerledim algılama diğer tarafta titreyen ışıklar uzun ormanların ötesinde de mes passions en déraison. Tren serbest bölgeye girdi frenler gıcırdıyor buhar jetleripanjur pencerelerini bulanıklaştırdı. bir sessizlik geldi kargalar tıslıyordu des voix hurlaient. Sınır çizgisi geçti hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını biliyordum. Bazı çarpık niyetler isteklerinize cevap veremedim eve dönüş pembe kağıt üzerine çocuksu el yazısı gözden uzak bir dağ yolu boyunca uykusuz gecelerimi paylaşıyorum arzda yıldızlar ve ay köpek paltolarına yapıştırılmış hiç arkana bakmadan j'allai. Üç renkli şerit geçti üzerinde yarış gezintilerin labirentinde toprak anayı bulmalıydım geri dönüşüme hazır atomları karıştırır. Kalkacağım hava serin olacak kalp kanayacak ayak sesleri basacak ortaya çıkan arkadaşı bulmak için sipariş için anma çağrısı arkadaşım çift bana çiçeklerin tacını uzatıyor kızım mandorla'da küçüğüm benim sonsuz çocuğumma bleuetteannesinin rahminden topladığım neşeli bir gün. 351
Çağrı kornalarına pirinç kapılara atılan çakıl taşları dağ kelimeyi dondurur.
Embrasures eşit uzaklıkta itme ve boyut vuruşlarını ölçmek gölge gelmeden. Giysilerinde kan var sıkılmış bağcıklar zorunlu yürüyüş yapacak. Ay'ı kaldır pençelerde deniz kehribar. Adımların yolun kenarını takip ediyor küçük çakıl taşları sökün Düşünceler sırt çantasından dışarı fırlıyor.
frenlerini ısır ebbing tuzaklarının briborion olmak sağanak yağışta uzun olmak. Vazgeç ve bana gel Ham çayırların callunum ele geçirmeyi teklif etmek.
sessiz gece her taraf kitap dolu ~ yine de öksürüyorum. kedi onun yerine küçük çocuklar uyuyor ~ çalar saatin tik tak. esniyorum ve kaşınıyorum cilt aya şarkı söyletir ~ oturmayı düşünüyorum.
Yürüyen merdiven pencere ağırlıkları zaman aşımı yansır titreme. geçici katman birleştirilmiş düşünceler l'ordre ortogonal açılmamış kokular adımları listele antifona erişim melekler tarafından bağırdı sarılı sığınak unutulma çatlakları zincirler yeri sıyırıyor ad hominem aşırılıkları.Bir şarkı ve sonra hiçbir şey sadece ter öküz iş başında. 347
Amie des flux abyssaux à saute mouton de la vie en plein cœur veux-tu devenir une voix parmi les voix toi qui est bien plus que toi toi qui est métamorphose en la pulpe réticulée que la main broie pour devenir lendemain.
Passons le gué du plein et du délié devenons sang et sens du cheval sanguine de la vague à l'océan en l'accroche des désirs que le vent fait actes radicelles d'une peinture vernaculaire rencontre à la touche du jour que le chercheur abjure et morigène du père au fils fille des temps sois fidèlement ardente sur le formant de la mémoire.
Margelle des motsaux portes souterraineseffluves lassesque le vent portesage renaissancedes sons de l'enfanceprésence chériedes cerises en printempsque la dent croquemitaines dans les pochesde notre avenirsous l'ombre des platanessur le parvis des cathédralesla morsure du froidatteignant le tréfonds de l'âmesouplementparmi les graminéesun souffle sur ta mainen descente du soleilgeçerken olduğu gibi. 345
Les mots qui nous viennentnous font être. Ils sont là, en bouche, d'encre vêtus, et labourés de près. Pourtant, telle l'abeillecette envie d'être, dans le sens du vent, au plus près du nectar, nous obligeà pousser la charrue, değişmeksizin, jusqu'au bout du champ, juste les mots advenus. 344
Voix d'entre les galets prise tôt une pincée de miel sur l'haleine du vent de mai.
Grande femme aux jambes fines posées en asymptote contre le cœur à l'unisson. Unique pressentiment des courtes pailles rassemblées à la dérobée au creux des vagues lasses.
Les arpèges de la guitare accompagnent d'un soupçon de couleurs armoriées le pavois des rencontres.
A foison les purpurines lèvres de mon amie du fond des bois lèvent la voix d'entre les voix. Toutes voiles dehors vers le frémissement d'un printemps en portance sous la brise.